Açlıktan, susuzluktan, hastalıktan, yoksulluktan, yoksunluktan..
Savaşlardan, bir türlü bitmeyen kaoslardan, acımasızlıkdan ve buna benzer bir çok nedenden dolayı yaşamdan koparılan tüm
'Dünya Çocukları'na ithafen..
Tekrar Yayın
Bugün ne pişirdin anne?.
Hep senin sevdiğin şeyleri yavrum. Hep senin sevdiğin şeyleri. Köfte, patates, peynirli makarna ve tatlı olarak muzlu pasta.
Bugün ne pişirdin anne?.
Yiyecek hiç bir şeyimiz yok yavrum. Hiç bir şeyimiz yok.
Bir damla suyumuz bile yok.
Bekle yavrum, ne olur ölme.
Dünya unuttu bizi, Türkiye'nin yardımları ise gelmek üzere..
Bekle yavrum ne olur, ne olur ölme..
Anne çok acıktım, bugün ne pişirdin? sorusuna, anneler genellikle:
-Hep senin sevdiğin yemekler yavrum veya Allah ne verdiyse onu pişirdimyavrum diye cevap verirler.
SOMALİ'de!. Somali'de ise:
-Umut çorbası. Lütfen yardım edin çığlığı ile duyun sesimizi aşı (yemeği).
Eğer çeteler olmasaydı, eğer sen yöneteceksin ben yöneteceğim kavgaları son bulsaydı, eğer devlet mevcudiyetini (varlığını) vatandaşlarına hissettirebilseydi, sömürge mantığını yerleştirme çabasında olmasaydı bazı devletler, eğer insanlar düzen içinde olmanın ve hiyerarşinin kurallarını benimseyip birbirleriyle değil de, kuraklık ile, cahillik ile, olumsuz şartları oluşturan durumlar ile mücadele edebilselerdi, eğer tüm dünya bir dilim ekmeğin, bir dilim pizanın, bir tabak pilavın yarısından feragat edebilseydi Somali'li için; Mogadişu, Hergeisa, Kismayo, Berbera ve Marka şehirlerinde yaşam mücadelesi veren anneler o melun cevabı vermeyeceklerdi bebeklerine.
Yiyecek hiç bir şeyimiz yok..
Sömürülmeye boyun eğmeyen bir devletleri, irade sahibi yönetenleri ve olumlu düzenin, doğru otoritenin güçlü nefesi olsaydı şayet, huzur içinde yaşayacakları evleri de olurdu anaların, mutfakları da..
Hanelerinde elektrikleri, ocakları, çorba pişirebilecekleri bir avuç pirinçleri, şehriyeleri, mercimekleri.
Açlığın yorgunluğu ve ölümün kokusu; kucaklarında avutmaya çalıştıkları bedenleri sarmasaydı, o analarında önlerinde mutfak önlüğü, yüzlerinde gülücük yavrularına şu iki güzel cevaptan birini verirdi mutlaka:
-Senin sevdiğin şeyleri pişirdim çocuğum veya tanrı ne verdiyse yavrum. Tanrı bize ne verdiyse.
Ey dünya uyuma;
SOMALİ aç.
SOMALİ çaresiz.
SOMALİ'de su yok. Ekmek yok. Aş yok. Pişirecek, yiyecek hiç bir şey yok.
Anneler çaresiz. Evlatlar ölüyor. Sahip olduğu bir lokmayı hangi evladına yedirsin, hangi yavrusunu ölüme versin!. Kararsız.
Ey dünya uyuma!.
Sen gökyüzündeki yıldızları, mehtap yerine seyrederken, SOMALİ'de yaşayanların evi yok. Çatısı yok. Yıldızların güzelliğini seyredecek mecali yok.
Ey dünya uyuma!.
Sen kapını kilitleyip güven içinde, huzur ile yatağında yatarken, SOMALİ'linin kilitleyecek kapısı yok. Güveni yok, güvenliği yok.
Ey dünya uyuma!.
Sen; su, soda, kola içerken, o susuzluğunu dudaklarına çaldığı bir damla su ile gidermeye çalışıyor. Sen hazımsızlığına çare bulurken, SOMALİ'li midesinin, bağırsaklarının çığlığına, açlığına, susuzluğuna ne yazık ki çare bulamıyor.
Haydi dünya bir şeyler yapalım..
Tüm dinler, diller, ülkeler, insanlar gönül gönüle verelim. El ele tutuşalım. Bugün pişirdiğimiz yemeklerden bir tabağı yemeyelim, yarın için arttıralım. Yarın pişireceğimiz yemek malzemelerinin parasını ise SOMALİ'ye yollayalım...
Bir bardak suyun yarısını içip yarısını dökeceğimize, bozuk çeşmeden damlayan o tek damla suya kayıtsız kalacağımıza; varlıklarımızı SOMALİ insanları ile paylaşalım.
Haydi dünya onlara;
UMUT olalım.
ÇARE olalım.
Ekmek olalım, su olalım, ilaç olalım.
Koli olalım, binlerce koliler olalım.
Tırları dolduralım, uçakları dolduralım. SOMALİ'ye doğru yola çıkalım..
Duydum ki bu gün Londra'da, Somali Konferansı başlamış.
Sende duy, sende bil Somali, TÜRKİYE'm tüm dünyayı uyandırmış.
Dayan Somali dayan!.
Yakında açlığın da karnı doyacakmış. Ölümün de..
Lütfen; izleyicim olun veya olmayın; herkes ile paylaşın. Yada sizde düşüncelerinizi yazın.
Somali kurtulsun diye.
İnsanlık ölmesin diye...