çiçek2

24 Haziran 2013 Pazartesi

elmalı kek



2 haftadır izindeyim yaz temizliği, dinlenme, misafir ağırlama, günübirlik gezmeler.. Çok şükür iyiyim..




arasıra reçeller yapıldı, ara sıra 5 çayının yanına mamalar yapıldı. Masalar hazırlandı ama fotolamak unutuldu :)



elmalı kek
4 yumurta
3 kahve fincanı şekerle çırpılır
1/2 su bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı süt
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
2 su bardağı un
üzerine incecik dilimlenmiş elma
piştikten sonra pudra şekeri ve tarçın



damla sakızlı muhallebi bu haldeyken fotolandı. Hatta tarifini yazmaya üşenildi.


evde bi tembelim bi tembelin sormayın pc ye bilem bakasım gelmiyo...


Hepinize sevgilerimi yolluyorum güzellerim..

15 Haziran 2013 Cumartesi

Trabzon Sancaktepe



bugün çocuklar gibi şendik uzaklarda Sancaktepede yedik içtik eğlendik :)











hiç etiketlemeden yayınlıyorum






kuzu eti harikaydı..




sonra içeri girdik



kesinlikle tavsiye edebilirim temiz, ilgili , manzaralı, leziz...

güzeller güzeli



güzeller güzeli duygum ve eşi dilerim çook mutlu olursunuz..
Benim için özel insanlardan birinin bu  gününü paylaşmak istedim.






13 Haziran 2013 Perşembe

çook üzücü bu açık birine de yapılsa aynıdır türbanlı birinede ama böyle yaparak daha çok gözden düşüyorlar

Yerlerde Sürüklenen O Anne Konuştu


Başbakan Erdoğan'ın 'Yerlerde sürüklediler' dediği anne Z.D, o dehşet anlarını anlattı: "Bir taraftan ‘Bu üllkenin gerçek sahibi biziz, anladınız mı ulan' diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı....

Başbakan Erdoğan AK Parti grup toplantısında ‘Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler' dediği anne Z.D. Star gazetesinden Elif Çakır'a konuştu. İşte Z.D'nin yaşadığı o dehşet anları:

"Tam bir haftadır kalbimin üzerinde bir ağrıyla yaşıyorum ve her geçen gün o ağrının şiddetiyle yüreğim biraz daha sıkıştığını hissediyorum.
Günlerdir olur olmaz yerde kusuyorum. Kusuyorum, kusuyorum, kusuyorum ama bir türlü içimdeki o lanet olası şey çıkmıyor.
En olmadık yerlerde ağlamaya başlıyorum ‘niye ağlıyorsun? dedikleri anda boğazıma kocaman bir yumru gelip tıkandığını hissediyorum.
Günlerdir elimde tuttuğum bir fotoğraf karesiyle izliyorum, televizyonlardaki Gezi Parkı eylemcilerinin ‘masumiyetini' anlatan haberlerini.
Esprili çocuklarmış!
Çevre duyarlılığıymış!
Yaşam tarzına müdahaleymiş!
Erdoğan diktatörmüş! AK Parti demokrasi konusunda samimi değilmiş!
Elimde 25 yaşında bakmaya kıyamayacağınız kadar masum, gencecik bir anne ve altı aylık bebeğinin fotoğrafıyla izliyorum olan biteni.
Ve geceleri bir albasması gibi çöküyor üzerime, bağırıyorum bağırıyorum ama kimsecikler duymuyor, sonra sesimin çıkmadığını çıkamadığını fark ediyorum.
Yüreğimdeki o sıkışmışlık hissiyle, çaresizlik hissiyle günlerdir elimdeki o fotoğraf karesini o annenin ve bebeğinin yaşadıklarını herkesin hepinizin gözünün içine sokup ‘Bu mu masumluğunuz? diyerek avazım çıktığı kadar bağırmak istedim... Ama sustum. Hepimiz sustuk. Ben ve olayı bilen bütün arkadaşlarımız tek kelime etmeden sustuk.
Soru sormaya utandım
‘Efsane' demiştik ‘Provoke amaçlı uydurma haber' demiştik ‘Özür dileriz' diyeninden...
Gezi'si de batsın Topçu Kışlası da, böyle bir gözü dönmüşlüğü artık savunmamız mümkün değil diyeninden Gezi Parkı masumiyetini yitirmiştir diyenine...
O gencecik anne ve altı aylık bebeğiyle savcılığa suç duyurusunda bulundukları günün akşamında buluştum.
O kadar zarif bir o kadar naif gencecik bir anne henüz 25 yaşında.
Ve yanında bebek arabasının içerisinde mini minnacık altı aylık bir kız bebeği. Minicik ayakları ve kolları, gözü dönmüş caniler tarafından tırmalanmış o minicik sabi, o kadar sevimli o kadar pozitif ki bebek arabasının içerisinde ağzında emziğiyle sürekli gülümsüyor.
Ben hiç araya girmedim. Hiç soru sormadım. Hem soru sormaya utandım. Hem de eğer sorarsam anlatmaktan vazgeçer diye korktum.
Çünkü kayınpederi, yaşadıklarının kendisi adına utanç verici bir şey olmadığını, bunun kendisine özel bir durum olmadığı konusunda ikna etmeye çalıştığını biliyordum.
Ve iki gün boyunca haber bekledim ‘ne kadarını anlatırsa o kadarını dinleyeceğim' diye... O anlattıkça benim gözlerim büyüdü. O vahşeti gözümde canlandıramadım bile...
Sarsıldım.
Başörtüsü haa... Vurun şuna...
Genç anne ‘biliyor musunuz bebeğime bile acımadılar' diyor utanç içerisinde yüzüme bakmadan.
Gözlerini bir yere sabitledi hiç ama hiç yüzüme bakmadan, kısık bir sesle, sanki çok gizli bir şey anlatıyormuş tedirginliğinde anlatmaya başladı.
"Ağaçlar kesilmesin Taksim'e AVM yapılmasın diyerek bir grup duyarlı insanların Gezi Parkı'nda eylem yaptıklarını biliyordum. Arkadaşlarımla birlikte Cumartesi günü Adalar'a gitmeyi planlamıştık. Gittik. Ve Adalar'da olduğumuz için gün içerisindeki gelişmelerden haberim olmadı. Telefonumda şarjım bitmek üzereydi, eşimi aradım ve geleceğim saati söyledim kendisine. Tam tahmin ettiğim gibi vapurdayken şarjım bitmiş. İskelenin oradan bir telefonla eşimi arayıp geldiğimi haber verdim o da yolda olduğunu söyleyip iskelenin karşısına geçmemi söyledi.
O esnada Kabataş'taki kalabalığı fark ettim. Gezi Parkı eylemcilerine destek eylemi olduğunu düşündüm.
Elimde bebek arabası yolun karşısına geçtim.
Ve beklemeye başladım.
Bir anda ‘Bakın Tayyip'in ...... burada gelin onu...' diyen sesler duydum ve arkama baktığımda 25-30 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim kadınların bana karşı öfkeli bakışlarını görünce benden bahsettiklerini anladım.
Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım.
Bebek arabam elimden gitti.
Bir kadın "Ne geldiyse bu ülkenin başına bunların başörtüsü üzerinden geldi vurun şuna" deyince, bir adam arkamdan tekme tokat vurmaya başladı.
Sonra bağırmaya başladılar. Devrim yaptıklarını, ihtilal yaptıklarını, ülkeyi bize teslim etmeyeceklerini, Erdoğan'ı asacaklarını, Erdoğan'ı da hepimizi de tek tek .....
Bir taraftan "Bu üllkenin gerçek sahibi biziz anladınız mı ulan" diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı.
‘Kutsal başörtüymüş, görün bakalım kutsalı size neler yapacağız' diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular... ‘Asacağız Erdoğan'ı anladın mı' diye bağırdılar.
Hangi birini söyleyeyim nasıl anlatayım yaptıkları küfürleri. Bir amcaydı sanırım müdahale etmeye çalıştı onu da öldüresiye dövdüler kızıyla birlikte.
Sonra uzaklaştılar. İnönü stadına doğru uzaklaştılar. O sırada tamamen kendimi kaybettim. Ondan sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu. Yerimden kalktım bebeğimi bulmaya çalıştım.
Artık haber dinleyemiyor
Bu genç gelin İstanbul Bahçelievler ilçe Belediye Başkanının gelini Z.D.
Hiç oraya buraya olayı çekmeye çalışmayın. Bu vahşeti yapanlar, o genç anneye bir siyasetçinin gelini olduğu için yapmadılar.
Olay yargıya intikal etti.
Valiliğin emniyetin elinde mobese kayıtları mevcut. Her saat başı yıkanma ihtiyacı hissediyor. Dışarıya çıkamıyor. Altı aylık bebeği sütten kesildi. Televizyonlara bakamıyor. Gezi Parkı eylemleri deyince panik atak geçiriyor. Yaşanan vahşet sadece bu olsa birkaç marjinal ortalığı provoke ediyor der geçeriz.
Ama öyle değil.
Bugün Gazetesi'nden Zeynep Ceylan'ın başörtülü ablasına metroda ‘Ben senin gibi böceklerle savaşmaktan geliyorum' diyerek tekme tokat saldırıp küfredildi.
Bu olayda yargıya intikal etti.
Eski AK Parti Güngören ilçe başkanı Abdullah Başçı yine Gezi Parkı eylemlerine destek veren gruplar tarafından aynı sebep ve öfkeyle boğazından bıçaklandı.
Bu olay da yargıya intikal etti.
Halk dersini verecektir
Ve yargıya intikal etmeyen ‘Tayyip'i asacağız bu ülkeyi size bırakmayacağız' diyerek dövülen, küfredilen onlarca başörtülü kadın. Şimdi kalkıp bir kez daha Gezi Parkı eylemleri masum, burada başörtülü, başörtüsüz, dinlisi dinsizi her görüşten, inançtan insanlar buraya toplanıyor bizim bir tek amacımız özgürlüklerimiz desenize.
AK Parti niye miting yapıyor diyenler, ortamın gerilmemesi için AK Part miting yapmasın diye vıdı vıdı edenler... AK Parti tam da bu sebeplerden dolayı o mitingleri yapmalı.
O mitingleri yapmalı ki ‘Tayyip'i devireceğiz bu ülkeyi geri teslim alıyoruz' diyen it kopuk gerçekte ne olduğunu anlayıp hezeyanlarından vazgeçsinler. Darbe hezeyanlarına tutulmuş çapulcular, sizi bırakın CNN'i İnterneyşınılı gelse kurtaramaz.
Menderes'i ASTINIZ, Özal'ı ZEHİRLEDİNİZ ama Erdoğan'ı YEDİRMEYECEK bu halk size...
İNFİALE SEBEP OLUR DİYE İÇİMİZ KAN AĞLAYARAK SUSMAYI TERCİH ETTİK
Öfkemize sahip çıktık. Evlerinde oturup ‘Koşun! Taksim'de, Hatay'da, İzmir'de, Beşiktaş'ta, kan gövdeyi götürüyor. Polis masum insanlara şiddet uyguluyor!" vesaire vesaire diyerek sosyal medyadan çığırtanlık yapanlara televizyonlara çıkıp ‘Erdoğan diktatörleşti, diktatöre karşı sokaklara dökülüyoruz' diyenlere rağmen sustuk.
Gezi'deki gençleri arkasına alan gözü dönmüşlere rağmen sustuk. Çünkü o gözü dönmüşlerin, ülkeyi kaosa sürüklemek adına o gençlerden birkaçını dahi hiç acımadan öldürebileceğini gördük ve ÜLKEDE BİR İNFİAL OLMASIN DİYEREK SUSTUK.
Susmak, konuşamamak ne zormuş Rabbim diyerek sustuk hem de...
Nihayet...
Salı günü Başbakan Erdoğan AK Parti grup toplantısında ‘Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler' deyince yeniden ağlamaya başladım. Geçen hafta Abdülkadir Selvi'yle telefonda konuşmuştuk. Sarsıla sarsıla ağladığımı hatırlıyorum. Abdülkadir ‘Elif yazılması lazım yazmalısın!' dediğinde ‘Bu iğrençlik nasıl yazılabilir, nasıl kağıda dökülebilir ki... Ya başka kötü şeylerde olursa' deyip susmamız gerektiğini söylemiştim.
Zira gazetemin yöneticileriyle birlikte ‘Bu dönemde sakin olalım. Gezi Parkı'nda gerçekten samimi gençler ve insanlar var.
Susmak zor. Ama bir infiale sebep olur!" kararı almıştık. Gerek Gezi Parkı eylemlerinin arkasında başka oyunların olduğunu anlatabilmek adına gerekse de Erdoğanfobiklerin gözünün ne kadar dönmüşlüğünü anlatabilmek adına, kimlik deşifresi yapılmadan ve oldukça makul bir dil kullanarak ‘genç bir anne ve altı aylık bebeği' kodlamasıyla sosyal medyada yazıldı.
Gezi Parkı eylemleri süresince açılan binlerce feyk hesap üzerinden ve Gezi provokatörlerince, arkadaşım Halime Kökce, ben ve ‘anne bebeği' haberini twetter'den reetwet yapanlara ağza alınmayacak küfürler savruldu.
Elbette yaşanan hadiseye inanamayanlar hatta bunun bir ‘karşı savunma ve internet efsanesi' olduğunu söyleyen arkadaşlarımız da çıktı.
Başbakan Erdoğan'ın AK Parti grup toplantısından sonra Abdülkadir Selvi ‘Başbakanın sözünü ettiği gelin' başlığıyla köşesinde yazabildiği kadarını kaleme aldı. Görünen o ki ‘İnsanın kanını donduracak kadar korkunç onlar utanmıyorsa biz niye utanalım yazılmalı' diyen Abdülkadir Selvi de bazı şeyleri açıkça yazmaktan haya etmiş.
Abdülkadir'in yazısından sonra telefonlarım susmak bilmedi."
KAYINPEDERİ: BEBEĞİYLE HIRPALANDI
Başbakan'ın "yakın arkadaşım" dediği Z.D'nin kayınpederi belediye başkanı da Radikal'den Ömer Erbil'e konuştu:
Başbakan Tayyip Erdoğan , salı günü grup toplantısında Gezi Parkı olaylarına değinirken, "Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler" dedi. Geçen hafta başörtülü birinin hakarete maruz kaldığı ve yerlerde sürüklendiği yönünde bize bir duyum geldi. Konu kısmen Twitter'da bir iddia olarak dile getirildi. Hakarete maruz kalan ismin İstanbul 'da bir ilçe belediye başkanının gelini olduğunu öğrendik. Radikal olarak iddianın üzerine gittik. Başkan'a ulaştık, konuşmayacağını söyledi. Taraflardan teyit alamadığımız için böylesine ciddi bir iddiayı sayfalarımıza taşımadık. 

Yenişafak gazetesinden Abdulkadir Selvi dün köşesinde konuyu gündeme getirince bir kez daha başkanın kapısını çaldık. Başkan günlerdir konuşmuyor. İnfialden korkuyor. Bir yandan da psikolojisi bozulmuş oğlu ve gelinini düşünüyor. İsmini veremeyeceğimiz o belediye başkanı ile makamında dün buluştuk. "Geçmiş olsun başkanım" diye söze girdim. Karşılığı ise "O da nereden çıktı" oldu. "Başkanım ortada ciddi bir iddia var, doğrusunu sizden duymaya geldim. Aile haklarınıza saygı duyuyor, yaşadığınız hadiseyi isminizi vermeden yazmak istiyorum, Başbakan dile getirince bu hadise nasılsa ortaya çıkar" dedim. Başkan söze "Çok kötü hadiseler olmasından korkuyoruz" diyerek başladı. Olayların bir çevre eylemi olmaktan çıkıp hükümeti devirmeye dönüştüğünü söyledi. Sonra konu malum olaya geldi. Başkan, gözleri dolarak anlatmaya başladı: 
"Gelinim Adalar'dan Kabataş'taki iskeleye gelmiş. Oğlum arayıp ‘Trafiğin içindeyim yolun karşısına geç' demiş. İskeleden karşıya geçerken bir anda bir grup göstericinin sözlü ve fiziki tacizine uğramış. Hiç karşılık vermemiş. Buna rağmen başörtüsü çekilmiş, bebek arabası sarsılarak hırpalanmaya başlamış. Yerde tekmelenmiş. Gelinim o kargaşada bir ara bebeğini kaybetmiş. Onu bulmaya çalışmış. Vücudu morluklar içinde. Altı aylık bebeğin elleri, kolları çizik içinde. Bebekten ne istediler? O sırada yolun karşısında türbanlı bir kıza ve babasına da saldırmışlar. Oğlum trafikte olduğundan olaylar bittikten sonra ulaşabilmiş. Savcılığa şikâyette bulunduk. Savcı bey de bizim ifademize henüz müracaat etmedi. Olayın travmatik tarafını çocuklar atlatmaya çalışıyor. Sayın Başbakanım arayıp geçmiş olsun dileklerini iletti. Nikâh şahitliğini kendileri yapmıştı. Başbakan'la dostluğumuz uzun yıllara dayanır. Mesele benim gelinim ya da AK Partili birine yapılması değil. Kime yapılsa aynı tepkiyi gösteririz. Vali Bey ve Emniyet Müdürümüz de arayıp geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Sorumluların yakalanacağını düşünüyorum." 

MOBESE'den savcılığa 

Başkana olaya ilişkin bir görüntü olup olmadığını sordum. "Benim izlediğim bir görüntü yok" cevabını verdi. 
Diğer yandan soruşturma dosyası genel soruşturma bürosundan özel soruşturma bürosuna gönderildi. Soruşturma, eski özel yetkili mahkemeler savcısı Rasim Işık Altın tarafından yürütülüyor. Dosyaya henüz MOBESE görüntülerinin gelmediği, bunun için İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne önceki gün yazı gittiği öğrenildi. Şikâyetçi Z. D'nin ifadesinde olayın saat 20.00'de gerçekleştiği, başından sürüklendiği, başörtüsünün çekildiği, tokat atıldığı, yere düşünce tekme vurulduğu, darp raporu olduğu bilgileri yer aldı. Şüpheliler hakkında hakaret ile yaralamadan dava açılmasının istendiği belirlendi. 

Z.D.'ye saldırının olduğu Kabataş İskelesi ve çevresinde beş MOBESE kamerası var. Görüntüler İstanbul Emniyeti'nde özel bir odada kayıt altına alınıyor. Savcılığın isteği doğrultusunda olay gününe ait kayıtlar savcılığa iletilecek. 

Selvi ne yazmıştı? 

"İstanbul'da büyük bir ilçe belediye başkanının gelini Z.D. 1 Haziran Cumartesi sabahı arkadaşlarıyla Adalar'a gidiyor. Yanında bebeği var. Akşam vapuruyla Adalar'dan döndükten sonra, Kabataş İskelesi'nden kocasını arıyor. Eşi, Kabataş İskelesi'nin karşısına geçip beklemesini, almaya geldiğini söylüyor. Kabataş İskelesi'nin karşısına geçerken bir grup eylemciyi görüyor. Bunların Gezi eylemcileri olduğunu fark ediyor, hatta çevre ve ağaç eylemi yaptıkları için de en ufak bir rahatsızlık hissetmiyor. Ama ne oluyorsa o sırada oluyor. Grubun içinden birkaç kadın, ‘Tayyip'in…' diyerek önce sataşmaya daha sonra saldırmaya başlıyorlar. ‘Ne geldiyse bundan geldi' diyerek başörtüsünü çekiyorlar, genç anneyi tekmeleye başlıyorlar. Bu sırada grubun içinden bazı erkekler de vurmaya başlıyor. Olay yerindeki bir adam müdahale edip, genç anneyi kurtarmaya çalışıyor. Onu da dövüyorlar. Bebek arabasını parçalıyorlar, genç anneyi tekmeliyorlar."
Kaynak: Star gazetesi - Radikal

7 Haziran 2013 Cuma

öğle arası arkadaşlarla



harika bir mekanda öğle arası biz de bi mola verdik



belediyemizin peysaj mimarının ellerine sağlık



bunu kızım Şeyma ya gönderiyorum :)



şükürler olsun ALLAH bereketimizi, rızkımızı azaltmasın. Biz nankör kullarına merhamet etsin. Cumamız mübarek olsun arkadaşlar..

5 Haziran 2013 Çarşamba

içsel şeyler


Küçük bir peçete üzerinde arkadaşlarımdan o gün, o an, o kafayla, o yaşta  yazılmış notlar, şekiller var. Kıymetlilerim arasında... Bir yonca, dört yapraklı değil ama sevgili vermiş.. Kendime itiraflarım, eskimiş, değeri olmayan kah takvim yaprağının bir köşesinde, kah çizgili defter yaprağında biraz örselenmiş hatta kenarı yanmış (belli sigaralı günlerden)...
Bildim bileli bir saklama, anı biriktirme merakım vardır. Gerçi delillere de gerek yok kafama yerleşmiş o kadar yaşanmışlık var ki... Kendi aralarında roman, küçük hikayeler, makaleler, şiirler, notlar v.s. olarak ayrılmışlar. Büyüsü bozulmasın diye çoğunu yazmak istemem. Ara sıra  çıkarır hayallerde gezerim. O  anlarda ben olmaktan çıkar hikayenin kahramanı olurum.
Yaptıklarımı, duygularımı blogda saklıyorum..
Canlı günlük olsun istiyorum.
İleride çocuklarım annelerini unutmasınlar daha iyi anlasınlar istiyorum.

Öyle... :)

miraç kandili



 Bu gece, peygamberimizin bütün insanlığı temsilen
Cenab-ı Hakkın yüksek huzurana kabulü anlamına gelen Miraç Gecesidir.
Hicri Recep AYının 27 gecesinin tanık olduğu bu 'Büyük Buluşma' bizlere
insanın ilahi rızaya ve desteğe ulaştığı akıl ve idraki zorlayan nice üst derecelere
ulaşabileşeceğini gösterdiği gibi, mana aleminde
yükselip ilahi rahmet ve huzura erişmenin öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlaki
erdemlere yükselişten her şeyin sahibi olan Yüce Allah'a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini
hatırlatmaktadır. Bu gecede farz kılınan ve bizzat Peygamberimizin tarafından mü'minlerin miracı olarak nitelendiren
namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder.

3 Haziran 2013 Pazartesi

klasik bir akşam yemeği



 bu günlerde tutulan oruç pek makbul ben de Allah kabul ederse böyle bi günün iftarını etmek üzere işten eve gelip bu mamaları hazırladım.
Pilav
3 bardak pirinç (hep aradığım kırmızı çizgili pirinçten)
3 kaşık tereyağı
biraz sıvıyağ
ben acelem olduğundan pirinci sıcak suda bekletmeden kavurarak yaptım. Üzerini epey geçecek kadar aslında itiraf ediyorum ne pirinci ölçerim ne suyu ama sanırsam 6 bardak sıcak su olabilir, tuzunu da ilave edip kısık ateşte pişirdim..

Sebzeli tavuk

Tavuk göğsünü kuşbaşı kestim kendi suyunda pişti. Sonra 1 kaşık tereyağı 1/2  çaybardağından da az sıvıyağ,1 diş sarmısağı minnak doğradım. 3 adet acı sivri biber, 3 adet tatlı biber, 3 büyük domates (kabukları soyulmuş) doğradım. Tuz, karabiber az da köfte baharı ekledim ...


Biber Dolması
biber, kabak ve patates doldurdum 
yarım kilo kıymadan biraz geri bıraktım.1 su bardağı pirinç, bolca maydanoz, 2 normal büyüklükte soğan, bir domates, tuz, 1,5 kaşık salça, karabiber.Bu iç malzemeyi sebzelere doldurup tencereye sıralıyorum. Ama tencereye tabiki tereyağı ve halis zeytin yağı ekleyip biraz salçayla pişiriyorum hepsi bu.

ve ezan okundu çocuklarımda bana saygıdan ezanı bekledi Allah onlara da oruç sevabı versin inşallah, böylece masaya oturduk. Unutmayın Çarşamba akşamı Miraç kandili ...

tanzanyanın bağları




çok tatlısınız çooook :D

ıspanaklı börek




pazar kahvaltısına kızartmalar yapıldı



sonra 5 çayının yanına peynirli-ıspanaklı börek yapıldı




Yapılışı:
5 adet hazır yufkanın aralarına 2 su bardağı yoğurt, 2 yumurta, 1 çay bardağından biraz eksik sıvıyağ biraz tuz karışımı sürülür. Çiğden (benimki dondurucudaydı) ıspanak, telli kaşar doğranıp iç malzeme olarak kullanılır. Fırında 200 derecede alt üst pişirilir.Afiyet olsun ..


2 Haziran 2013 Pazar

haziranda dolu, yağmur..



"Yedi gök ile yer ve bütün bunlarda bulunan akıl sahipleri O'nu tesbih eder. Hatta hiçbir şey yoktur ki, O'nu hamd ile tesbih etmesin; fakat siz onların tesbihlerini iyi anlayamazsınız.Gerçekten O, çok yumuşaktır, çok bağışlayıcıdır."  isra suresi 44. ayet.

az önce şiddetli yağmur ve  dolu.. 20 dk sürdü mü bilmem şu an günlük gülistanlık.. Yine yine ALLAH ım çok büyüksün dedim. İstersen bizi helak edebilirsin, biz şaşırıp kalırız. Merhamet et Ya Rab...